Bu "blog"un sahibi Aydın Ergil, zaman buldukça anı ve düşüncelerini bu internet sayfalarına aktarmaktadır. e-posta adresleri: aydinergil@gmail.com ya da aydinergil@yahoo.com A.E.
30 Aralık 2007
Yeni Yılınız Kutlu Olsun
Yeni yılda (ve daha sonraki yıllarda) ülkemize aydınlık günler size de mutluluklar diliyorum.
İçten sevgi ve saygılarımla,
Aydın Ergil
Yeni Yıl ve Ekin Yazın Dostları'nın Kuruluşu
Birkaç dostumuzla birlikte Ekin (Kültür), Sanat ve Yazın (Edebiyat) Dostları platformunun temellerini attık. Bu platformun ilk parçaları tiyatro ve kitap tartışma birimleri oldu. Diğer ekin siteleri bu platformlara daha sonra eklenecek. Oluşturduğumuz tüm internet sitelerinin adları ve adreslerimiz Ekin Yazın Dostları sözcüklerinin simgesi olan "Eydost" sözcüğü ile başlıyor.
Oluşturduğumuz ilk site bir tür "Tiyatro" portalı. Site, bu aşamada İstanbul'da bu yıl sahnelenmekte olan tüm oyunları ve tiyatroların internet sayfalarını içeriyor, tüm oyunları aynı sayfada gösteren başka bir portal bulunmadığından izleyiciler ve seçici kurullar için önemli bir kaynak olmaya başladı bile.
http://eydost-tiyatro.azbuz.com
e-posta: eydosttiyatro@gmail.com
Sitenin hedefleri şunlar:
1) Tiyatroyu daha fazla sevdirmek
2) Tiyatro izleyicisi sayısını arttırmak
3) İzleyicilerin daha fazla oyun izlemesini sağlamak
4) İzlenen oyunlarla ilgili görüş alış verişi ortamını oluşturmak
5) Tiyatro izleyicileriyle tiyatrocuları buluşturmak
6) Tüm oyunlara ve tiyatrolara erişilebilen bir kaynak oluşturmak
7) Bilgileri sürekli güncel tutmak.
Sitede üç ana bölüm var: Oyunlar, Tiyatrolar ve Forum. Forumda, sitede adı geçen her oyunla ilgili
broşür bilgilerinin yer aldığı bir sayfa açılıyor ve dileyen her site üyesi (*) izlediği oyunlarla ilgili görüşlerini forumda o oyunla ilgili bölüme ekleyebiliyor. Oyunlar bölümünde şimdilik yalnızca İstanbul'da bu yıl sahnelenmeye başlayan oyunlar alfabetik sırayla yer alıyor. Her oyun adı tıklandığında forumdaki ilgili bölüme erişilerek oradaki bilgiler görüntüleniyor. Tiyatro adı tıklandığında ise tiyatronun internet sayfalarına erişiliyor. Dizinlerde göremediğiniz tüm yeni oyun ve tiyatro sitelerini bize bildirmenizi rica ediyoruz.
(*) Site üyesi olabilmek için ekranın sol tarafındaki "siteye üye ol" sözünü tıklayarak önce AZBUZ'a sonra da bizim siteye üye olmanız gerekmektedir.
Ekin Yazın Dostları'nın ikinci birimi "Kitap Tartışma" platformu da çalışmaya başladı. Öncelikle İstanbul'da ve Ankara'da oluşturulan gruplar ayın kitabını okuduktan sonra bir araya gelerek, yazarların da katılımıyla kitapları tartışıyorlar ve izlenimlerini foruma yazıyorlar.
Türkiye genelinde 400 kütüphane varken, 400 bin kahve olduğu araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır. Bırakın köylerimizi, kentlerimizde bile evine gazete girmeyen insanlarımız yaşamaktadır. Türkiye'nin okuma sıralamasında 173 ülke içinde 89. sırada olduğu, 12 bin kişiye bir kitap düştüğü yine araştırmalarla açıklanmıştır.
Ekin Yazın Dostları Kitap gruplarının kuruluş amacını, okuma alışkanlığı kazandırmak, okuduğunu konuşabilmek ve paylaşabilmek bunun için de ortamlar yaratmak, yazar-okur ilişkisini kurmak, dernek ve sivil toplum kuruluşları ile ortak çalışmalar yapmak, yayınevleri ile projeler gerçekleştirmek olarak sıralayabiliriz. Ekin Yazın Dostları Kitap grupları çoğaldıkça bu çalışmalara yenileri eklenecektir.
Sanatçısına sahip çıkmakta zorlanan ülkemizi aydınlığa çıkarmada bizim de payımız olur diye düşünüyoruz.
http://eydost-kitap.azbuz.com
e-posta: eydostkitap@gmail.com
Kitap tartışma gruplarına üye olabilmek için gerekli bilgiler, ana sayfada "Siteye Üyelik" bölümünde yer almaktadır.
Ekin yazın dostlarının, siz değerli dostların da katılımıyla ve desteğiyle yeni birimlerinin kuruluşlarını planlayacağız. Bunlar arasında sinema, gezi, fotoğraf, felsefe gibi alanlar bulunabilecek.
Siteyle ilgili bu duyuruyu tüm dostlarınıza iletebilirsiniz.
Her iki internet sitesini de AZBUZ platformunun ücretsiz olarak sağladığı olanaktan yararlanarak ben gerçekleştirdim. AZBUZ tarafından siteye eklenen reklamların tümü o platforma ait. Bizim belirlediğimiz içeriğin ticari bir hedefi yok, tek amacımız ekini (sanatı) daha fazla sevdirmek.
Her iki sitenin de etkinliklerine katılmanızı diliyor, görüş ve önerilerinizi bekliyoruz.
Sevgi ve saygılarımızla,
Ekin Yazın Dostları
11 Kasım 2007
Sonbahar'da Uludağ
Uludağ’ın eski adı İsa’dan önce beşinci yüzyılda yazılmış olan Heredot tarihine göre Olympos, İsa’dan önce birinci yüzyılda yaşamış olan Stabon’un Coğrafya kitaplarında ise “Mysia Olympos” olarak anılıyor. Mysia, Lydia dilinde gürgen ağacı anlamına geliyormuş. Roma İmparatorluğu döneminde, içinde keşişlerin yaşadığı taş manastırlar yapılmış. Osmanlı döneminde keşişler manastırları terk etmiş, onlardan boşalan manastırlardan bazılarına müslüman dervişler yerleşmiş. Dağ, bu yüzden Osmanlı Dönemi’nde Keşişler Dağı olarak anılmış. Uludağ ismini alması ise Cumhuriyet Dönemi’nde gerçekleşmiş. 1925’de Binbaşı Osman Şevki beyin önerisiyle Uludağ adı verilmiş.
Uludağ’ın zirvesi olan Karatepe’nin yükseltisi 2 bin 543 metre, Marmara Bölgesi’nin en yüksek tepesi. Dağın üzerindeki ormanlar yüzlerce ağaç çeşidini ve birçok hayvan türünü barındırıyor.
Yalova’dan arabasıyla gidenler Bursa’ya girerken Uludağ oklarını izlediklerinde, önce kaplıcalarıyla ünlü Çekirge’deki Hüsnü Güzel ile Gönlü Ferah’ın yanından geçerek Aşıklar Yolu’na ulaşırlar. Yaklaşık elli dakika sürecek harika doğa görüntüleriyle dolu bu yol, tarihi çınar ağacının bulunduğu köyden ve Kirazlı’dan geçerek 20 kilometre sonra onları Karabelen’deki Ulusal Park’ın girişine ve oradan da 10 kilometre sonra bin 865 metre yükseltideki Oteller bölgesine ulaştırır. Bölgeye girerken sağda bulunan çeşmeden dağın en kaliteli kaynak suyu akmaktadır.
Uludağ’da Oteller bölgesinde Devlet Su İşleri’nin, Karayolları’nın, Meteoroloji örgütünün, ODTÜ’nün de dinlenme tesisleri bulunuyor. Biz oradayken bunların kapıları kilitliydi. Açık tek tesis, Silahlı Kuvvetler’inkiydi. Güvenlikten sorumlu jandarma ise yılın hergünü orada.
Oteller bölgesinde bir de çağdaş görünümlü cami var. Caminin hemen yanından ayrılan yol ile Çobankaya Piknik alanına ve bölgeden 6 kilometre uzaklıktaki Bakacak’a gidilebiliyor. Volfram madeninin çıkarıldığı yere de bu yoldan gitmek mümkün. Bir küçük cami de Çobankaya Piknik alanının girişine yapılmış. Piknik alanı yazın kampçılarla doluyormuş. Yolun sonunda ise tüm Bursa’yı tepeden gören Bakacak var. Bakacak’ta, kimi kullanım dışı bir sürü anten ve bir bina var. Oturacak bir yer yok.
Bursa’dan gelen teleferik’in ulaştığı nokta Sarıalan yaylası, orada birçok kır lokantası ve anı eşya satış dükkanları var. Kır lokantalarında ana yemek “et-mangal”, ara sıcak ise “sucuk ekmek”. Sarıalan, Oteller bölgesine 7 kilometre uzaklıkta. Dağ üzerinde bundan başka Kirazlı, Kadı ve Sobra yaylaları bulunuyor. Dağın üzerinde, karayoluyla ulaşılamayan dokuz göl var. En küçükleri Buzlu Göl, onun yanı başında Kilimli Göl, Kara Göl ve Aynalı Göl en çok bilinenler.
Doğanın en güzel görünümünü sergilediği bir sonbahar günü gittiğimiz Uludağ’da, ondan fazla büyük otelin bulunduğu yerde bir iki otel açıktı, onlar da boştu. Kış günlerinde tıklım tıklım olan koca alanda köpekler havlayıp duruyordu. Otellerden birinde onarım yapmakta olan bir işçi, onlardan korkmamızın gereği olmadığını söyledi de alanda rahatça gezinebildik. Télé Siège denen kayakçıları daha yükseklere taşıma araçları da, çalışmak için, karlı günleri bekliyor olmalıydılar. Burada, sonbaharda Uludağ’da, hem hizmet sunulmaması, hem de doğanın buradaki harika görünüm ve havasından insanların haberdar olmaması söz konusu. Oysa bu harika ortam bir başka ülkede olsa, günübirliğine de olsa insanlar orayı her mevsim doldurur.
(Cumhuriyet Gezi Eki 28 Kasım 2007, Sayı : 110)
1 Kasım 2007
Erdal İnönü Yaşamını Yitirdi
Işıklar içinde yatsın.
Aydın Ergil
29 Ekim 2007
Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun
23 Temmuz 2007
İşte Seçim Sonuçları
16 Temmuz 2007
Alaska - 2: Ketchikan
Yazı ve fotoğraflar Aslı Ergil (asliergil2@yahoo.com)
Bir önceki yazımızda Alaska'nın Hubbard Buzulu ile Skagway ve Juneau adlı kentlerinden söz etmiştik. Alaska'nın güneydoğu sahili üzerine kaleme aldığımız bu ikinci ve son bölümde Ketchikan ve çevresiyle ilgili izlenimlerimize değineceğiz.
Ketchikan
Ketchikan'in iskelesi, diğer kasabalardakilere göre daha küçük olduğundan, gemilerin hepsi birden aynı anda yanaşamıyor. Bazı büyük gemiler, yolcularını limana, "tendering" dedikleri, 20'şer kişilik küçük motorlu teknelerle ulaştırıyorlar. Biz de bu teknelerden birine binerek Ketchikan'a ulaşıyoruz, tıpkı diğer kasabalardaki gibi, iskelenin yakınındaki turizm bürosundan, Ketchikan'la ilgili broşür ve dergileri topluyoruz.
Ketchikan'dan, "canopy" turuna katılmak üzere otobüs ile ormanın içine gidiyoruz. Otobüsten indiğimizde, üstü açık ciplerle, Canopy etkinlik merkezine varıyoruz. Canopy'de derin bir vadi üzerinde iki yamaç arasında toplam 8 halat ve 3 asma köprü bulunuyor. En uzun halat 250 metre uzunluğunda, en yükseği ise vadiden 40 metre yükseklikte çekilmiş. Burada amaç, bir yamaçtan diğerine, güvenlik kemerleriyle halata asılı olarak kayarak geçmek. Bu geçişi, "Zip line" denen halatlara bir elimizle asılarak, diğer elimizle de frenleyerek gerçekleştiriyoruz. Yükseklik korkusunu yenmenin en iyi yöntemi bu halatlara asılmak olmalı. Asma köprülerden geçerken, aşağıda somon avlamaya gelen ayılara rastlarsanız şaşırmayın. İlk birkaç halat, diğerlerine göre daha kısa ve insanları eğitmek için kullanılıyor.
Dönüşte, başarımızdan (!) ötürü madalya veriyorlar ve çok lezzetli bir somon füme pate'si ikram ediyorlar. Tur rehberlerinin ve Ketchikan'ı bilen diğerlerinin önerisi üzerine, şehire vardığımızda Annabelle adlı lokantayı bulup, orada öğle yemeğini yiyoruz. Mönüde kimi somon fumeli, kimisi karışık deniz ürünlü chowder'lar (kremalı ve patatesli deniz ürünleri çorbası) var. Ana yemeklere gelince, garsonun önerisi "Halibut yanağı sandviçi" çok doğru bir seçim oluyor.
Yemekten sonra, dünyanın "som (somon) başkenti" Ketchikan'ı geziyoruz. Creek Street, Ketchikan'ın en ünlü ve en turistik sokağı. Burada eskiden genelevler bulunuyormuş, bir zamanların ünlü genelevi "Dolly'nın evi" şu anda müze olarak gezilebiliyor.
Eskiden genelev olarak kullanılan bu binaların çoğunda hatıra eşya, bölgeye özgü reçel ve şurup türleri satılıyor. Aynı sokakta, oranın gerçek yerlisi olan kızılderili sanatçıların satış mağazaları da bulunuyor. Bunlardan birindeki balıkçıyla söyleşirken, büyük gemilerin getirdiği turistlerin buranın balıkçı kültürünü nasıl yok ettiğini öğreniyoruz.
"Beyaz Adam" bölgeye ilk geldiğinde, kızılderiliye, yaşanacak en güzel yeri sormuş, kızılderili de gülerek, Ketchikan'ın bulunduğu yeri göstermiş. Oysa Ketchikan, Alaska'nın en yağmurlu bölgelerinden biri olarak biliniyor, "Beyaz Adam" bunu bilmeden oraya yerleşmiş. Balıkçının anlattığına göre, karşıdaki adada hava hep açık, buna karşılık, Ketchikan'da yılın en az 200 günü yağışlı geçiyor, ama bunun yanında yaz kış hava pek değişmiyor, kışın Alaska'nın içleri gibi soğuk olmuyor.
Alaska'ya kablolu yayın geleli çok olmamış, bundan önce daha sosyal olan Ketchikanlılar'ın televizyon izlemek için evlerine kapandığını anlatıyor görüştüğümüz kişiler. Kışın, gemiler bu bölgeye gelmediğinden, Alaska ve Ketchikan'da kalanların çoğu kış mevsimini geçirmek için, dükkanlarını kapatıp sıcak ülkelere göç ediyorlar. Geriye kalanlar ise buranın gerçek yerlileri. Alaska'nın somon başkenti olan Ketchikan'da, hatıra eşya satan mağazalar dışında, somon füme ve geyik sucuğu satan küçük dükkanlar da bulunuyor.
Zamanınız olursa, Ketchikan'a 4 km uzaklıktaki Saxman adındaki kızılderili köyünü gezin. Yerliler, ziyaretçilere büyük saygı duyarak kültürlerini tanıtmaya çalışıyorlar. Dünyanın en zengin totem kuleleri kolleksiyonuna sahip olan bu köyde, yerli evini gezerken Tlingit kültürü konusunda bilgi edinmek ve onların yaşam tarzlarını görmek mümkün. Ayrıca Cape Fox dansçılarının gösterisi de izlemeye değer.
Misty Fjords (fiyordlar) adındaki doğa harikası ise mutlaka görülmeli, çok övülen yerlerden biri.
5 Temmuz 2007
Muhsin Küfeli'yi de yitirdik
Biraz önce bir acı haber daha geldi. Vedat beyin en yakınında bulunmuş öğrencilerinden, yıllar önce Cumhuriyet'te düzeltmenlikle iş yaşamına atılıp, Yeni Ufuklar'da şiirleri yayınlanmış, sevgili arkadaşımız, Muhsin Küfeli bugün yaşamını yitirdi.
Cenazesi yarın (5 Temmuz Perşembe) ikindi namazı sonrasında Ataköy 5. Kısım Camiinden kaldırılacak.
O artık bir "Özgür Çiçek". Işıklar içinde yatsın.
Sevgi ve saygılarımla,
Aydın Ergil
Özgür Çiçek
Uzun soluklu sevinçler de yaşadım
Kısa hüzünler de
Ama hangisinin saçlarına
Takılıp kaldı yüreğim.
Eski gülüşler mi var
Buğulu düşlerinde çocukların
Yalnız güvercinler
Avlulardan çıkıp
Bir ürperti bıraktılar gökyüzüne.
Her gece bir ak gelecek ekiliyorsa
Doğurgan toprağına sevinin
Öyleyse neden karanlık
Duvarlarını örüyor çevremize.
Ölüm özgür bir çiçekse
Ya göğsümüzde açar
Ya dağbaşlarında
Umut ki gülüşündedir senin
Ve yarına bakan gözlerinde.
Muhsin Küfeli
(Yeni Ufuklar, Sayı 231, Aralık 1972)
1 Temmuz 2007
Magdi Rufer'i de yitirdik, Vedat Beyi anıyoruz
Sevgili dostlar,
Biz Vedat Beyi, ölümünün üçüncü yılında anmaya hazırlanırken, Sabahattin Eyuboğlu'nun yoldaşı, Vedat beyin dostu Magdi Rufer de 27 Haziran Çarşamba günü aramızdan ayrıldı. Işıklar içinde yatmasını diliyorum.
Bildiğiniz gibi Vedat Günyol, 9 Temmuz 2004'de aramızdan ayrılmıştı. Ben, bu yıl da 9 Temmuz Pazartesi günü, saat 11:00'de birkaç dostumla, Karacaahmet Gömütlüğünde Vedat Beyi anmayı planlıyorum.
Vedat beyin dostları, onu anmanın rakısız olmaması gerektiğini anımsattılar. 8 Temmuz Pazar akşamı, katılmak isteyen dostlarla bir akşam yemeğinde buluşmayı kararlaştırdık. Muharrem, Bostancı'daki Hatay lokantasında Mehmet Ali Bey ile görüştü. Yemeğe katılacak dostlar, yemek ve içki bedeli olarak lokantaya 40 YTL ödeyecekler. Ancak masayı ayırtabilmemiz için katılacakların 6 Temmuz akşamına değin Muharrem'e ya da bana bildirmeleri gerekiyor.
Sevgi ve saygılarımla,
Aydın Ergil
Eğer görüntüleyebiliyorsanız, yukardaki resimde Magdi Rufer, 10 Temmuz 2004'de Vedat beyin cenaze töreninde Halet Çambel ve Hüseyin Erdem ile söyleşirken görülüyor.
__,_._,___
2 Mayıs 2007
Foklar ve Somlar Arasında ALASKA - 1
Yazı ve fotoğraflar Aslı Ergil (asliergil2@yahoo.com)
Alaska denince akla neler gelir? Benim aklıma, insan eli değmemiş doğa harikaları, soğuk, som ve 80’li yılların sonunda, bir gemiden akarak kıyıları karartan petrol geliyor. Bu eyaleti birkaç sözcüğe sığdırmak olanaksız, Alaska’yı salt bu sözcüklerle betimlemek ona çok büyük bir haksızlık olurdu. Alaska’yı görmenin en iyi yollarından biri, oraya gemi yolculuğu yapmak. Yaz aylarında düzenlenen büyük gemi yolculuklarında, karadan ulaşılamayan birçok yeri görmek mümkün. Aşağıdaki birkaç şehir bunlardan sadece birkaç tanesi ve yedi günlük gemi yolculuğu sırasında gördüğümüz yerler. Bu yolculukta Alaska’nın Kanada ile Pasifik (Büyük Okyanus) arasında kalan “Inside Passage” (İç geçit) adlı güneydoğu bölgesini tanıdık.
Gemiyle vardığımız en kuzey nokta Hubbard Glacier (Hubbard Buzulu). Burada kızılderili bir rehber gemiye katılıp, gemi orada birkaç tur atarken, bize buranın yerel ismini ve önemli bilgilerini veriyor. Hubbard Buzulu, Alaska’nın dalga suyu ile oluşmuş en büyük buzulu olarak biliniyor. 122 km uzunluğunda olan buzul, 10 km genişliğinde. Buzulun kimi kısmı parlak mavi, kimi kısmı kara ve çoğu bölümü beyaz. Büyük gemiler, buzulun çok yakınına yanaşırken, insan bunun buzula zarar verip vermeyeceğini merak ediyor.
Skagway
Skagway, Alaska’nın altın arayışı için kurulan şehirlerinden biri. Skagway’in nüfusunun 856 kişi olmasına karşın, oraya gelen ikibin kişilik büyük gemilerle şehirin nüfusu bir anda 15-20 bine çıkabiliyor. Buraya uğradığınızda, turizm bürosuna giderseniz, kent içindeki ücretsiz bir yürüyüş turuna katılabilirsiniz. Tura çok fazla ilgi olduğundan, büroya erken uğrayıp yürüyüş için adınızı yazdırmanız gerekiyor.
Skagway’den, White Pass (Beyaz Geçit) geçidi yönünde hareket eden “White Pass and Yukon Route Railroad” treniyle, güzelim sisin arkasında gizlenen dağların içinde üç saatlik bir yolculuk yaparak doğayı izlemek ve altın arayışındaki günlerde yaşanmış zorlukları hissetmek mümkün. Yolculuk boyunca buzulları, şelaleleri, çelik köprüleri, boğazları, geçitleri, yerel bitkileri, çiçekleri ve böğürtlen türlerini görebilirsiniz. Demiryolunun özel bir şirket tarafından yapımı iki yıl sürmüş ve hat 1898’de hizmete girmiş. Bu tren, altın arayışı içinde olanlara büyük yarar sağlamış, hat ise, Eyfel Kulesi ve Özgürlük Anıtı gibi, dünyanın mühendislik harikalarından biri olarak anılıyor. Öte yandan, yapımı devlet tarafından gerçekleştirilen karşı dağdaki karayolu ise 10 senede tamamlanabilmiş.
Skagway’e geri döndüğümüzde, Lower Dewey Lake’e (Aşağı Dewey Gölü’ne) iki saatlik bir yürüyüş yapıyoruz. İlk gördüğümüz manzara harika bir su birikintisi. Birkaç yüz metre daha yürüyerek Skagway’in de görülebildiği ilkinden daha da güzel bir doğal ortama ulaşıyoruz ve yorgunluğumuza değiyor.
Ormanın içinden geçildiğinden, burada yalnız yürümemek gerekiyor. Burada ayılara rastlamanız şaşırtıcı birşey olmaz. Ormanın içinde yürürken, bir ara durun ve gözlerinizi kapatıp doğayı dinleyin, ağaçların ve doğanın “sesini” belki de benim gibi ilk defa işitiyor olabilirsiniz. Türkuvaz buzul suları ile beslenen göle baktığınızda, dağların ve çam ağaçlarının manzarasının ayna gibi gölde yansıdığının ayırdına varacaksınız. Oraya mutlaka kamera ile gidin.
Skagway’de ana caddede yürürseniz, hemen yanda akan çayın içinde somlar göreceksiniz. Eylül ayında, suyun akışının ters tarafına doğru yüzen somlar buraya “yumurtlamaya ve ölmeye” geliyorlar.
Skagway’de en çok kuyumcular ve hatıra eşya satan mağazalar var.
Juneau
Juneau ikinci vardığımız liman. Alaska’nın başkenti olan bu şehire salt deniz ya da hava yoluyla ulaşılabiliyor. Gördüğümüz üç şehir arasında en büyüğü olan Juneau’da etkinlik çok.
Biz, sağanak yağmur altında, “kayak” denilen iki kişilik teknelerde, çift taraflı kürek çekmeyi yeğledik. Bu “kayak” yolcuğumuz sırasında, uzaktan da olsa, sisler içinde beliren Mendenhall Buzulu’nu keşfettik. Kürek çekerken, “bald eagle”ları (kartalları) çok yakından görme olanağını buluyoruz. Bu kuşlar buradaki med-cezir’den yararlanarak balık avlamaya çıkıyorlar. Bizi izleyen foklar, çok utangaç olduklarından, bizim onları gördüğümüzün ayırdına vardıkları anda suya dalıyorlar.
Burayı ziyaret eden birçok insan, bu toprakların, rüzgarın, yağmurun, bulutların ve suların âşığı olup burada yaz-kış kalmaya karar verirse, hükümetin verdiği yıllık petrol geliri payının bir parçasını alıyorlarmış. Her ne kadar Alaska’nın kışı soğuk ve karanlık geçse de, oranın insanının oradan ayrılmaya pek niyeti yok.
“Twisted Fish” (“şaşkın balık” anlamına geliyor) lokantasında Alaska’nın günlük çıkan, taze balıklarını sıcak bir çorba eşliğinde yiyoruz. Lokantada çok fazla çeşit var, bizim seçtiğimiz yemek, içinde birçok yerel balığın yer aldığı “seafood platter”. Lokantanın tam yanında ise, büyük som füme üreticilerinin “Taku” adındaki satış mağazası bulunuyor. Burada çıkan som çeşitlerinden en bilineni Sockeye Salmon. Pasifik’te yabani (wild) olarak gelişen bu tür, yiyecek ararken çok seçici olduğundan, etinin temizliği ve kırmızılığı ile biliniyor.
Juneau’da, kent dışında görebileceğiniz yerlerin başında, Mendenhall Buzulu yer alıyor. Bu buzula otobüs ya da teleferik ile ulaşmak mümkün. Geminiz Juneau’da fazla kalmıyorsa, kent dışı bir etkinliğe katılmak yerine, Juneau’yu gezmeyi yeğleyebilirsiniz.
Bir sonraki yazımızda Ketchikan ve çevresinden söz edeceğiz.
Yazı ve fotoğraflar Aslı Ergil (asliergil2@yahoo.com)
Alaska denince akla neler gelir? Benim aklıma, insan eli değmemiş doğa harikaları, soğuk, som ve 80'li yılların sonunda, bir gemiden akarak kıyıları karartan petrol geliyor. Bu eyaleti birkaç sözcüğe sığdırmak olanaksız, Alaska'yı salt bu sözcüklerle betimlemek ona çok büyük bir haksızlık olurdu. Alaska'yı görmenin en iyi yollarından biri, oraya gemi yolculuğu yapmak. Yaz aylarında düzenlenen büyük gemi yolculuklarında, karadan ulaşılamayan birçok yeri görmek mümkün. Aşağıdaki birkaç şehir bunlardan sadece birkaç tanesi ve yedi günlük gemi yolculuğu sırasında gördüğümüz yerler. Bu yolculukta Alaska'nın Kanada ile Pasifik (Büyük Okyanus) arasında kalan "Inside Passage" (İç geçit) adlı güneydoğu bölgesini tanıdık.
Gemiyle vardığımız en kuzey nokta Hubbard Glacier (Hubbard Buzulu). Burada kızılderili bir rehber gemiye katılıp, gemi orada birkaç tur atarken, bize buranın yerel ismini ve önemli bilgilerini veriyor. Hubbard Buzulu, Alaska'nın dalga suyu ile oluşmuş en büyük buzulu olarak biliniyor. 122 km uzunluğunda olan buzul, 10 km genişliğinde. Buzulun kimi kısmı parlak mavi, kimi kısmı kara ve çoğu bölümü beyaz. Büyük gemiler, buzulun çok yakınına yanaşırken, insan bunun buzula zarar verip vermeyeceğini merak ediyor.
Skagway
Skagway, Alaska'nın altın arayışı için kurulan şehirlerinden biri. Skagway'in nüfusunun 856 kişi olmasına karşın, oraya gelen ikibin kişilik büyük gemilerle şehirin nüfusu bir anda 15-20 bine çıkabiliyor. Buraya uğradığınızda, turizm bürosuna giderseniz, kent içindeki ücretsiz bir yürüyüş turuna katılabilirsiniz. Tura çok fazla ilgi olduğundan, büroya erken uğrayıp yürüyüş için adınızı yazdırmanız gerekiyor.
Skagway'den, White Pass (Beyaz Geçit) geçidi yönünde hareket eden "White Pass and Yukon Route Railroad" treniyle, güzelim sisin arkasında gizlenen dağların içinde üç saatlik bir yolculuk yaparak doğayı izlemek ve altın arayışındaki günlerde yaşanmış zorlukları hissetmek mümkün. Yolculuk boyunca buzulları, şelaleleri, çelik köprüleri, boğazları, geçitleri, yerel bitkileri, çiçekleri ve böğürtlen türlerini görebilirsiniz. Demiryolunun özel bir şirket tarafından yapımı iki yıl sürmüş ve hat 1898'de hizmete girmiş. Bu tren, altın arayışı içinde olanlara büyük yarar sağlamış, hat ise, Eyfel Kulesi ve Özgürlük Anıtı gibi, dünyanın mühendislik harikalarından biri olarak anılıyor. Öte yandan, yapımı devlet tarafından gerçekleştirilen karşı dağdaki karayolu ise 10 senede tamamlanabilmiş.
Skagway'e geri döndüğümüzde, Lower Dewey Lake'e (Aşağı Dewey Gölü'ne) iki saatlik bir yürüyüş yapıyoruz. İlk gördüğümüz manzara harika bir su birikintisi. Birkaç yüz metre daha yürüyerek Skagway'in de görülebildiği ilkinden daha da güzel bir doğal ortama ulaşıyoruz ve yorgunluğumuza değiyor.
Ormanın içinden geçildiğinden, burada yalnız yürümemek gerekiyor. Burada ayılara rastlamanız şaşırtıcı birşey olmaz. Ormanın içinde yürürken, bir ara durun ve gözlerinizi kapatıp doğayı dinleyin, ağaçların ve doğanın "sesini" belki de benim gibi ilk defa işitiyor olabilirsiniz. Türkuvaz buzul suları ile beslenen göle baktığınızda, dağların ve çam ağaçlarının manzarasının ayna gibi gölde yansıdığının ayırdına varacaksınız. Oraya mutlaka kamera ile gidin.
Skagway'de ana caddede yürürseniz, hemen yanda akan çayın içinde somlar göreceksiniz. Eylül ayında, suyun akışının ters tarafına doğru yüzen somlar buraya "yumurtlamaya ve ölmeye" geliyorlar.
Skagway'de en çok kuyumcular ve hatıra eşya satan mağazalar var.
Juneau
Juneau ikinci vardığımız liman. Alaska'nın başkenti olan bu şehire salt deniz ya da hava yoluyla ulaşılabiliyor. Gördüğümüz üç şehir arasında en büyüğü olan Juneau'da etkinlik çok.
Biz, sağanak yağmur altında, "kayak" denilen iki kişilik teknelerde, çift taraflı kürek çekmeyi yeğledik. Bu "kayak" yolcuğumuz sırasında, uzaktan da olsa, sisler içinde beliren Mendenhall Buzulu'nu keşfettik. Kürek çekerken, "bald eagle"ları (kartalları) çok yakından görme olanağını buluyoruz. Bu kuşlar buradaki med-cezir'den yararlanarak balık avlamaya çıkıyorlar. Bizi izleyen foklar, çok utangaç olduklarından, bizim onları gördüğümüzün ayırdına vardıkları anda suya dalıyorlar.
Burayı ziyaret eden birçok insan, bu toprakların, rüzgarın, yağmurun, bulutların ve suların âşığı olup burada yaz-kış kalmaya karar verirse, hükümetin verdiği yıllık petrol geliri payının bir parçasını alıyorlarmış. Her ne kadar Alaska'nın kışı soğuk ve karanlık geçse de, oranın insanının oradan ayrılmaya pek niyeti yok.
"Twisted Fish" ("şaşkın balık" anlamına geliyor) lokantasında Alaska'nın günlük çıkan, taze balıklarını sıcak bir çorba eşliğinde yiyoruz. Lokantada çok fazla çeşit var, bizim seçtiğimiz yemek, içinde birçok yerel balığın yer aldığı "seafood platter". Lokantanın tam yanında ise, büyük som füme üreticilerinin "Taku" adındaki satış mağazası bulunuyor. Burada çıkan som çeşitlerinden en bilineni Sockeye Salmon. Pasifik'te yabani (wild) olarak gelişen bu tür, yiyecek ararken çok seçici olduğundan, etinin temizliği ve kırmızılığı ile biliniyor.
Juneau'da, kent dışında görebileceğiniz yerlerin başında, Mendenhall Buzulu yer alıyor. Bu buzula otobüs ya da teleferik ile ulaşmak mümkün. Geminiz Juneau'da fazla kalmıyorsa, kent dışı bir etkinliğe katılmak yerine, Juneau'yu gezmeyi yeğleyebilirsiniz.
Bir sonraki yazımızda Ketchikan ve çevresinden söz edeceğiz.
(Cumhuriyet Gazetesi Gezi Eki Sayı 79, 25 Nisan 2007)
6 Nisan 2007
Buzul Ekspresi'nin Son Durağı: Mont Blanc
Bir önceki yazımızda İsviçre'nin en ünlü kayak merkezlerinden birinden, Zermatt'dan söz etmiştik. Bu yazıda ise onun çok yakınında olan ve mutlaka görülmesi gereken doğa harikalarından söz edeceğiz.
Zermatt'dan tren ile Visp'e geri döndüğümüzde bu kez batı yönünde giderek İsviçre'nin Fransızca konuşulan Valais kantonuna giriyoruz.
Karşılaştığımız ilk kent şarapçılığıyla ünlü Sierre, burada 14 bin 355 kişi yaşıyor. Kentte Almanca konuşan bir azınlık da bulunduğundan, Sierre, İsviçre'nin iki resmi dili olan üç kentinden biri olarak tanımlanmış. Ünlü kayak merkezi Crans-Montana'ya Sierre'den ulaşılıyor. Sierre'de iki müze var: Valais Şarapçılık Müzesi ve yaşamının son yıllarını Sierre'de geçiren ünlü şair Rainer Maria Rilke (1875-1926) Müzesi.
Sierre'den Sion'a doğru giderken karşımıza çıkan yerleşim Saint-Léonard, yeraltı gölüyle ünlü. 27 Bin kişinin yaşadığı Sion ise Valais kantonunun başkenti. Sion 2002 ve 2006 Kış Olimpiyatları için aday olmuş, çevresindeki kış sporu tesisleriyle ünlü bir kent. Kentte, iki tepe üzerinde, 14. yüzyıldan kalma iki şato bulunuyor: Valère ve Tourbillon Şatoları. Dünyanın hala çalınabilen en eski kilise orgu (yapım yılı 1390), Valère şatosundaki kilisede yaşamını sürdürüyor.
Sion'dan sonraki durağımız Martigny, çünkü oradan bizi Mont Blanc'ın içinde bulunduğu Chamonix-Mont Blanc kentine (nüfus 10 bin 500) götürecek, iki vagonluk Mont Blanc ekspresine bineceğiz. Bu ekspres de Buzul Ekspresi gibi yavaş trenlerden. Chamonix (okunuşu Şamoni) Fransa'da olduğundan, trene binerken Fransa'ya giriş vizeniz olmalı. Chamonix'ye ulaştığımızda hemen yandaki başka bir tren istasyonundan, bizi, Montenvers - Mer de Glace'a götürecek başka bir dağ trenine biniyoruz.
Kısa bir yolculuktan sonra ulaştığımız nokta ise karşımıza, bir nehir gibi akıyor izlenimi veren "Buz Denizi" buzulunu çıkarıyor.
Arkada ise Mont Blanc. İnsanın küresel ısınmaya inanası gelmiyor bu buzul diyarında.
Fransa'nın "Buz Denizi" (Mer de Glace) adlı en büyük buzulu, 5,6 km. uzunluğunda 200 metre derinlikle akan dev bir nehir görünümünde, toplam yüzey alanı ise 40 kilometre kare. Başlangıcının deniz yüzeyinden yüksekliği 3 bin 900 metre, sonlandığı noktanınki ise bin 400 metre. Buzul, önceleri Chamonix'den gözlenebiliyormuş, oysa günümüzde bu gözlem için, 1908'de hizmete giren özel bir trenle Montenvers - Mer de Glace yönüne tırmanmak gerekiyor. Çıplak gözle ayırdına varılamasa da, durur gibi gözüken bu buzul sürekli olarak aşağı doğru saatte 1 cm (yılda 90 metre) yol alarak ilerliyor.
"Buz Denizi" buzulu şöleninden sonra dağ treni ile Chamonix'ye geri dönüyoruz.
1924 Kış Olimpiyatlarının yapıldığı Chamonix Fransa'nın en ünlü kayak merkezlerinden. Buradaki teleferiklerle Mont Blanc'a çok yaklaşmanız, doğa şölenlerini izlemeniz olanaklı. Avrupa'nın en yükseğe tırmanan "Aiguille du Midi" teleferiği ile 3 bin 842 metrelik yükseltiye dek çıkabiliyorsunuz. Chamonix kayakçıların olduğu kadar dağcıların da merkezi aynı zamanda. Alpler her mevsim bir başka.
Chamonix gezimizden sonra Martigny'ye geri dönüş yolculuğumuz başlıyor. Bu kez düşüncemiz, oradan yine batıya, Cenevre'ye doğru, Leman Gölü'nü izleye izleye yeni bir tren yolculuğu yapmak. Bu kısa yolculukta, "kıyılarından" geçeceğimiz yerleşimler Aigle, Montreux (Montrö), Vevey, Lausanne (Lozan), Morges ve Nyon. Bu saydığımız kentlerden her biri gezilmeye değer, tatiller hep sınırlı olduğundan bu gezilere olanak bulamıyor, bu kentleri gezmeyi bir başka tatile bırakıyoruz.
21 Mart 2007
Direklerarası (VII Lions) Tiyatro Ödülleri
İSTANBUL
Performans ve Tasarım Ödülleri
Prodüksiyon: Yüzleşme, Tuncay Özinel Tiyatrosu
Yönetmen: Zeliha Berksoy , Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım - Mikadonun Çöpleri, Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu
Oyun Yazarı: Nesrin Kazankaya , Şerefe Hatıralar, Tiyatro Pera
Erkek Oyuncu: Payidar Tüfekçioğlu , Yeraltından Notlar, İstanbul Devlet Tiyatrosu
Kadın Oyuncu: Laçin Ceylan , Etna-Bedendeki Kuyu, BiTiyatro
Yardımcı Erkek: Bülent Çolak , Chamaco, Semaver Kumpanya
Yardımcı Kadın: Hülya Şen , Paramparça, Hadi Çaman Yeditepe Oyuncuları
Canlandırmada Bütünlük (Ensemble): Tersine Dünya, Bakırköy Belediye Tiyatroları
Küçük Salon Erkek: Alper Kul, Böcek, DOT
Küçük Salon Kadın: Tülay Günal, Böcek, DOT ve Evren Kardeş , Yuva, Akbank Sanat Yeni Kuşak Tiyatro
Komedi Erkek: Kayra Şenocak , Ayıp Ettik, R.E.S.T. Oyuncuları
Komedi Kadın: Ayda Aksel , Omuzumdaki Melek, Tiyatro Kedi
Komedi Toplu Canlandırma (Komedi Ensemble): Tak Tak Takıntı, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu
Sahne Tasarımı: Bahar Uyandıran , Ekmek İşçileri – Amerika Amerika, Sanat İşliği
Kostüm Tasarımı: Gülhan Kırçova, Dünyanın Ortasında Bir Yer, İstanbul Devlet Tiyatrosu
Işık Tasarımı: Yakup Çartık , Dünyanın Ortasında Bir Yer (İstanbul Devlet Tiyatrosu) – Bahar Noktası (istanbul Devlet Tiyatrosu) – Mikadonun Çöpleri (Beşiktaş Belediye Belediyesi Kültür Sanat Platformu) – Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu) – Kocasını Pişiren Kadın (Aysa Organizasyon) – Yuva (Akbank Sanat Yeni Kuşak Tiyatro)
Özgün Tiyatro Müziği: Can Atilla, Dünyanın Ortasında Bir Yer, İstanbul Devlet Tiyatrosu
Efekt Tasarımı: Can İşitmen , Yıldızlar Altında Cinayet, İBB Şehir Tiyatroları
Koreografi: Pınar Ataer , Leyla ile Mecnun (İBB Şehir Tiyatroları) – Tersine Dünya
(Bakırköy Belediye Tiyatroları)
Yenilikçi Tiyatro: Son Dünya, Ve Diğer Şeyler Topluluğu
Sürekli Mükemmelliyet: Genco Erkal ve Hikmet Körmükçü
Özgün Yeni Oyun: 4 bölü 4, Cem kenar, Tiyatro-Z
Lion Selim Naşit Özcan "Tiyatroya Bir Ömür" Onur Ödülleri
"Usta Sahne Tasarımcısı": Osman Şengezer
"Usta Kadın Oyuncu": Dilek Türker
Kerem Yılmazer "Genç Yetenek" Teşvik Ödülleri
Pelin Doğru, Tiyatro Öteki Hayatlar
Başak Daşman, Müjdat Gezen Tiyatrosu
Gözde Altuner, Müjdat Gezen Tiyatrosu
Deniz Gönenç Sümer, İstanbul Devlet Tiyatrosu
Ufuk Özkan, Tiyatro Komedi
Özel Ödüller
- Metin Zakoğlu, Erenköy'de apartman müştemilatında yaptığı kaliteli tiyatro çalışmaları nedeniyle
- Sinan Demirer, Eskişehir'de kaliteli tiyatro yapılmasındaki katkıları ve Cezaevi Tiyatro Çalışmaları nedeniyle
- İzmir Devlet Tiyatrosu-50 yıldan beri İzmir'lilere kaliteli oyunlar sunması nedeniyle
- Tacettin Diker, Karagöz Ustası-Karagöz'ü yıllardan beri sahnede yaşatmaya çalışmadaki gayretleri nedeniyle
- Hamit Beliğ Belli, Hacivat ve Karagöz'ün yaşatılmasındaki katkıları nedeniyle
- Akbank Sanat, Karagöz ve Kukla Sanatına yaptığı katkıları nedeniyle
- Trabzon Gençlik Meclisi, Limitsizsiniz Projesi nedeniyle
- Yıldırımspor Kulübü, Alkışlar Tiyatro grubu olarak sahneledikleri "Şeytana Uyma" oyunu nedeniyle
- Yıldız Sahne Oyuncuları, Profesyonelliğe ilk adım olarak Yıldız Üniversitesinde sahneledikleri "Salaklar Sofrası" oyunu nedeniyle
- İstanbul Valiliği, etkinlik.istanbul.gov.tr, Internet Sitesi nedeniyle
- Sahne Tiyatro Dergisi-Ankara, yazılı basın olarak tiyatroya katkıları nedeniyle
- Tiyatro Pera, "Şerefe Hatıralar" oyunu için hazırladıkları mükemmel Program Broşürü nedeniyle.
Tiyatro Basın ve Halkla İlişkiler ve Tiyatro Yöneticileri
(program bilgi akışındaki duyarlılıklarına teşekkürlerimizle)
Akbank Sanat, Halil Bolayırlı
Tiyatro Kedi, İpek Altıner
İstanbul Devlet Tiyatrosu, Nihal Çalışkan
DOT, Özlem Daltaban
Oyun Atölyesi, Rana Doğusa
ESKİŞEHİR
Yönetmen: Mustafa Sekmen , Aşkın Karın Ağrısı, Tiyatro Anadolu
Erkek Oyuncu: Sermet Yeşil , Büyük Aşıkların Sonuncusu, Eskişehir BB Şehir Tiyatrosu
Kadın Oyuncu: Aylin Aydoğdu , Kadınlar da Savaşı Yitirdi, Tiyatro Anadolu
Prodüksiyon: Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım , Eskişehir BB Şehir Tiyatrosu
TRABZON
Yönetmen: Mesut Yüce , Barut Fıçısı, Trabzon Şehir Tiyatrosu
Erkek Oyuncu: Erşan Utku Ölmez , Ödenmeyecek, Ödemiyoruz, Trabzon Devlet Tiyatrosu
Kadın Oyuncu: Ayla Baki ,Ödenmeyecek, Ödemiyoruz, Trabzon Devlet Tiyatrosu
20 Mart 2007
İki 27 Mart Bildirisi
1) Bozkurt Kuruç
http://www.devtiyatro.gov.tr/web/haberler/27martbildirge.htm
2) Ferhan Şensoy
http://www.tiyatrom.com/dunya_tiyatro_gunu_karsi_2007.htm
Dostlarıma duyurmak istedim.
4 Mart 2007
Zermatt
İsviçre'nin ünlü Buzul Ekspresi'nin batıdaki son durağı Zermatt (1,620 m. yükselti). Etrafı Avrupa'nın en ünlü kayak pistleriyle çevrili bu minik kasaba, çukurda olmasına karşın, tertemiz havasıyla dikkatimizi çekiyor trenden indiğimizde. Temiz havanın nedeni, kasabaya akaryakıt kullanan araçların sokulmaması. Zermatt'ta, taksiler elektrikli (akülü) motorla çalışıyorlar, hem gürültü yapmıyorlar, hem de çevreyi hiç kirletmiyorlar, bir de faytonları var, İstanbul'un adalarındakiler gibi, onlar da çevre dostu.
İtalya sınırı, Zermatt'tan salt 10 kilometre uzaklıkta olmasına karşın, doğa geçişe izin vermiyor. 5,700 kişinin yaşadığı Zermatt 'ın konaklama tesislerinde 6,700'e yakın yatak kapasitesi var. Bölgedeki otellerde doluluk oranı her mevsim çok yüksek, rezervasyonsuz gidilmemesi öneriliyor. Bu küçük kasabada 91 lokanta var, dağdaki lokantaların sayısı ise 40'a yakın. Evler hep ahşap, her pencereden allı morlu çiçekler sarkıyor. Bir de keçileri var Zermatt'ın, günde iki kez sokaklarını adımlayan. Bir yanda elektrikli taksiler, öte yanda, çobanları eşliğinde boyunlarında çıngrak bulunan keçiler...
Zermatt küçücük bir kasaba, ama adı, etrafındaki tepelerle ve senenin her ayı açık olan kayak pistleriyle anıldığından önemli bir merkez olmuş. Bu tepelerin en ünlüsü, Zermatt'ın güneybatısındaki Matterhorn (4,478 m. yükselti). Fransa için Eyfel, İtalya için Piza ne ise Matterhorn da İsviçre için o. Geçen Aralık ayında, Zermatt'ta açılan "Zermatlantis" müzesinde, bu sarp kayalıktan oluşan tepe konusunda bilgi ve belgeler biraraya getirildi. Afrika kıtasının, 90 milyon yıl önce bu kayalıktan koparak oluştuğu, bu müzede kanıtlanmaya çalışılıyor. Matterhorn'a ilk kez 1865'te yedi dağcı tırmanmış, aralarından dördü tırmanırken yaşamlarını yitirmiş. Bunun bir kaza mı yoksa cinayet mil olduğu hiç anlaşılamamış. Bu tırmanıştan günümüze kalan halat parçaları da müzede yer alıyor. Günümüzde Matterhorn'a tırmanmak isteyenler, 350 Frank'lık bir bedeli ödeyerek, dağa tırmanıp adlarını kütüğe yazdırabiliyorlar.
Yine son yıllarda Matterhorn'u daha yakından izlemek için, elektrikli otobüs ve teleferikle çıkılan tepede, buzul yüzeyinden 15 metre derinlikte oluşturulan Buzul Sarayı en çok turist çeken yerlerden biri. Burada buzdan heykelleri izleyebilir, şarapları tadabilirsiniz. Klein Matterhorn (3,883 m.) dağının üzerindeki gözlem platformu, Avrupa'nın, Alpler'i en yüksekten gören gözlem platformu olarak biliniyor.
İsviçre Alpler'inin en yüksek tepesi Dufourspiltze de (4,634 m.) bu bölgede.
Zermatt'ın çevresindeki kayak pistleri dört tepenin yamaçlarında yer alıyor: Sunnegga (3,103 m.), Gornergrat, Klein Matterhorn ve Schwarzsee. Toplam 313 kilometre uzunluğundaki bu pistlerde senenin her ayında kaymak mümkün.
Zermatt'tan bir de dağ treni hareket ediyor. Kremayer (iki rayın ortasında dişli üçüncü ray) destekli ray üzerinde hareket eden Avrupa'nın açık havada en yükseğe tırmanan Gornergrat treni, yolculuk sonunda Gornergrat (3,089 m.) tepesine varıyor. İsviçre Alplerinin en yüksekteki oteli bu tepede yer alıyor. Bu tepeden görülen dağ manzaraları eşsiz.
Tüm tren ve teleferik yolculuklarının sonunda başka teleferik hatları çıkıyor karşınıza. Eğer, birkaç günlük tren kartı aldıysanız, Zermatt 'ın trenlerinden bazılarına para ödemeden binmeniz mümkün. Her teleferik istasyonunda yemek yerken Alpler'i izleyebileceğiniz lokantalar kurulmuş.
Zermatt'ın çevresinde o kadar fazla görülecek yer var ki, hangisinden başlasanız, onun ardında başka yeni yerler çıkıyor karşınıza. Bir sonraki yazıda bunlardan bazılarına değinmeye çalışacağız.