Bir önceki yazımızda İsviçre'nin en ünlü kayak merkezlerinden birinden, Zermatt'dan söz etmiştik. Bu yazıda ise onun çok yakınında olan ve mutlaka görülmesi gereken doğa harikalarından söz edeceğiz.
Zermatt'dan tren ile Visp'e geri döndüğümüzde bu kez batı yönünde giderek İsviçre'nin Fransızca konuşulan Valais kantonuna giriyoruz.
Karşılaştığımız ilk kent şarapçılığıyla ünlü Sierre, burada 14 bin 355 kişi yaşıyor. Kentte Almanca konuşan bir azınlık da bulunduğundan, Sierre, İsviçre'nin iki resmi dili olan üç kentinden biri olarak tanımlanmış. Ünlü kayak merkezi Crans-Montana'ya Sierre'den ulaşılıyor. Sierre'de iki müze var: Valais Şarapçılık Müzesi ve yaşamının son yıllarını Sierre'de geçiren ünlü şair Rainer Maria Rilke (1875-1926) Müzesi.
Sierre'den Sion'a doğru giderken karşımıza çıkan yerleşim Saint-Léonard, yeraltı gölüyle ünlü. 27 Bin kişinin yaşadığı Sion ise Valais kantonunun başkenti. Sion 2002 ve 2006 Kış Olimpiyatları için aday olmuş, çevresindeki kış sporu tesisleriyle ünlü bir kent. Kentte, iki tepe üzerinde, 14. yüzyıldan kalma iki şato bulunuyor: Valère ve Tourbillon Şatoları. Dünyanın hala çalınabilen en eski kilise orgu (yapım yılı 1390), Valère şatosundaki kilisede yaşamını sürdürüyor.
Sion'dan sonraki durağımız Martigny, çünkü oradan bizi Mont Blanc'ın içinde bulunduğu Chamonix-Mont Blanc kentine (nüfus 10 bin 500) götürecek, iki vagonluk Mont Blanc ekspresine bineceğiz. Bu ekspres de Buzul Ekspresi gibi yavaş trenlerden. Chamonix (okunuşu Şamoni) Fransa'da olduğundan, trene binerken Fransa'ya giriş vizeniz olmalı. Chamonix'ye ulaştığımızda hemen yandaki başka bir tren istasyonundan, bizi, Montenvers - Mer de Glace'a götürecek başka bir dağ trenine biniyoruz.
Kısa bir yolculuktan sonra ulaştığımız nokta ise karşımıza, bir nehir gibi akıyor izlenimi veren "Buz Denizi" buzulunu çıkarıyor.
Arkada ise Mont Blanc. İnsanın küresel ısınmaya inanası gelmiyor bu buzul diyarında.
Fransa'nın "Buz Denizi" (Mer de Glace) adlı en büyük buzulu, 5,6 km. uzunluğunda 200 metre derinlikle akan dev bir nehir görünümünde, toplam yüzey alanı ise 40 kilometre kare. Başlangıcının deniz yüzeyinden yüksekliği 3 bin 900 metre, sonlandığı noktanınki ise bin 400 metre. Buzul, önceleri Chamonix'den gözlenebiliyormuş, oysa günümüzde bu gözlem için, 1908'de hizmete giren özel bir trenle Montenvers - Mer de Glace yönüne tırmanmak gerekiyor. Çıplak gözle ayırdına varılamasa da, durur gibi gözüken bu buzul sürekli olarak aşağı doğru saatte 1 cm (yılda 90 metre) yol alarak ilerliyor.
"Buz Denizi" buzulu şöleninden sonra dağ treni ile Chamonix'ye geri dönüyoruz.
1924 Kış Olimpiyatlarının yapıldığı Chamonix Fransa'nın en ünlü kayak merkezlerinden. Buradaki teleferiklerle Mont Blanc'a çok yaklaşmanız, doğa şölenlerini izlemeniz olanaklı. Avrupa'nın en yükseğe tırmanan "Aiguille du Midi" teleferiği ile 3 bin 842 metrelik yükseltiye dek çıkabiliyorsunuz. Chamonix kayakçıların olduğu kadar dağcıların da merkezi aynı zamanda. Alpler her mevsim bir başka.
Chamonix gezimizden sonra Martigny'ye geri dönüş yolculuğumuz başlıyor. Bu kez düşüncemiz, oradan yine batıya, Cenevre'ye doğru, Leman Gölü'nü izleye izleye yeni bir tren yolculuğu yapmak. Bu kısa yolculukta, "kıyılarından" geçeceğimiz yerleşimler Aigle, Montreux (Montrö), Vevey, Lausanne (Lozan), Morges ve Nyon. Bu saydığımız kentlerden her biri gezilmeye değer, tatiller hep sınırlı olduğundan bu gezilere olanak bulamıyor, bu kentleri gezmeyi bir başka tatile bırakıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder