15 Kasım 2008

Bir utanç afişi


Bir bilgisayar şirketinin adının yabancı sözcüklerden oluşmasına itirazım yok ama duvar ilanındaki sözcüklerin ingilizce olması utanç verici. Yukardaki resim kasım (2008) ayında Beşiktaş'ta çekildi. Yazıklar olsun...
Ek Bilgi: Yukarda fotoğrafını gördüğünüz ingilizce metinli ilan Aralık ayında kaldırıldı. Benim gibi rahatsız olan başkaları da mı vardı bilmiyorum... A.Ergil

30 Ekim 2008

Ali Balkan'ın Resim Sergisi

Dostum Ali Balkan'ın resim sergisi 7 Kasım'da açılıyor. Tüm dostlarım katılabilir.

22 Ekim 2008

Ekin Yazın Dostları Tüyap İstanbul Kitap Fuarı'nda

1-9 Kasım arası tüm dostlarımı İstanbul Kitap Fuarı'ndaki stand'ımıza ve panellerimize çağırıyorum. Giriş davetiyelerini benden alabilirler.

9 Temmuz 2008

Vedat Günyol Caddesi

Sevgili Hocam Vedat Günyol'u, ölümünün dördüncü yıldönümünde sevgi ve özlemle anıyorum.

6 Haziran 2008

Nevzat Yıldıran'ın Fotoğraf Sergisi


Sergiye ve kokteyle tüm dostlarım katılabilir.

http://www.salifotograf.com/

26 Mayıs 2008

Geleneksel Yazma Şenliği



Sevgili dostlar,

Eyuboğlu ailesinin Geleneksel Yazma Şenliği 2008, 31 Mayıs ve 1 Haziran'da Mavi Kaplumbağa Bahçesi'nde. Kaçırmamanızı diliyorum.

Mavi Kaplumbağa Bahçesi: Bedri Rahmi Eyuboğlu Sokak No: 10, Kalamış Kadıköy --
Aydın Ergil
http://aydinergil.blogspot.com
http://eydost-tiyatro.azbuz.com
http://eydost-kitap.azbuz.com
aydinergil@gmail.com

14 Mayıs 2008

19 Mayıs 2004 Kalpazankaya İzlenimim


19 Mayıs'ta, bir yandan tüm toplum Gençlik ve Spor Bayramını coşkuyla kutlarken, öte yandan Vedat Günyol'un güleryüzlü öğrencileri, dostları, çocukları ve torunları da Burgazada'daki Kalpazankaya'da 40. kez bir araya geldiler.

Vedat Günyol'un, öğrencilerini ilk olarak 1965'te götürdüğü Kalpazankaya'da, o yıldan bu yana, her 19 Mayıs'ta giderek büyüyen bir dost sofrası kurulur oldu. Günyol, "Neden Kalpazankaya gezisi?" sorusunu şöyle yanıtlıyor 2001'de: "Öğretmenliğe ilk adım attığım yerde, tatil olmadan önce geziye çıkarırlardı öğrencileri. Bu benim çok hoşuma gitti. Ben de öğrencilerimi geziye çıkarmayı başlattım. Sait Faik'e olan büyük hayranlığım dolayısıyla gezilerden bir tanesini Burgazadası'nda Kalpazankaya'ya yaptık. Sait Faik'in "Hişt, hişt" öyküsünü anarak, okuyarak, severek oraya gittik."

1. Buluşma - Andante

Vedat Günyol'un öğrencilerini, dostlarını, bir buluşma çağrısı yapılmadan bir araya getiren bu şölen, 19 Mayıs sabahı Bostancı vapur iskelesindeki buluşmayla başlıyor, Ankara'dan ve İsviçre'den gelenler de var öğrencilerin arasında. Vapurdaki söyleşiyi Ada'daki bakkallardan yapılan alış veriş ve Kalpazankaya'ya fayton yolculuğu izliyor. Bir de o yolu yürüyerek kateden grup oluyor mutlaka. Yemyeşil bitkiler ve kır çiçekleri arasında, martı sesleri eşliğinde, yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüş sonrası, önceden gelenlerin cıvıl cıvıl seslerinin yükseldiği, kır gazinosunun girişinde sağdaki erik ağaçlarının altında, yalnızca 19 Mayıs günleri kurulan upuzun masaya kavuşuluyor. Ortada dolaşan çocukların ve gençlerin adları ya Vedat ya da Günyol, ikisi de değilse "Gün" ile başlıyor mutlaka.

2. Dost Sofrası - Allegro

Bu geleneksel sofranın diğerlerinden en önemli farkı, herkesin kendi evinden getirdiği yiyecek ve içecekleri önce, masanın etrafında bulunan, tanıdığı ya da yeni tanıştığı insanlara sunması. Bu masada meslek, sınıf, gelir düzeyi, yaş, ün, görüş farkları bir anlam taşımıyor. Oradaki herkes eşit, bir başka deyişle. Herkes sanki yıllardır birbirini tanıyormuş gibi söyleşiye dalıveriyor.

"Hal hatır" söyleşilerini, kaldırılan ilk kadehler izliyor. Vedat Günyol, ilk kadehler kaldırılırken, "İçmeyen ne olsun?" diye sorar, hemen arkasından da "Benim gibi olsun!" derdi. Rahatsızlığı nedeniyle bu şölene katılamayan, ama yüreğiyle, aklıyla orada olan Vedat Günyol'un yerine, oradakiler söylüyor bu sözü iki yıldır. İlk kadehlerin yudumlanmasından sonra, Vedat Günyol'un her yıl özenle yazdığı ve birkaç tümceyi geçmeyen iletisini okuması gelirdi hep. Son iki yıldır iletiyi öğrencilerinden biri okuyor onun yerine. İşte Vedat Günyol'un bu yılın (2004) 19 Mayıs şölenine katılanlara gönderdiği ileti:

"Sevgili dostlar, küçüğünden büyüğüne kadar,

İki yıl oluyor, Ada'da, 19 Mayıs'da aranıza katılamıyorum, oysa aklım fikrim sizde. Son günlerimin beni yatağa çivilemiş olması karşısında, sizlere sevgilerimi bu birkaç satırla anlatmaktan başka birşey yapamıyorum. Kırk yılı bulan ve gelenek tadındaki bu toplantılardan uzak kalmak benim için büyük bir üzüntü kaynağı, ama, şu da bu da olsa, aklım ve yüreğim hep sizlerle. Toplantıya katılarak, beni türkülerle, yemeklerle, konuşmalarla anımsayacağınızı biliyorum. Bu da, aranızda olamıyorsam da, yüreğinizde, belleğinizde yaşama isteğini sevgi ile inatla sürdürmek için tek çarem.

Hepinizi sevgi ile selamlıyorum."

Bu bölümü, geleneğin bir parçası haline gelen, bağlama eşliğinde türkülü bölüm izliyor. Açılış, Vedat Günyol'un en çok sevdiği "Et koydum tencereye, yar geldi pencereye" türküsü ile yapılıyor, "Karadır kaşların ferman yazdırır, lokman hekim gelse yaram azdırır" türküsü ile sürüyor. Günyol'un yine çok sevdiği Pir Sultan Abdal ve Ruhi Su türküleri söyleniyor ardından. "Pasinler" türküsüyle, türkü söylemek için mutlaka ayağa kalkan öğretmen Vasfi Bingöl (bu yıl toplantıya katılamadı) anılıyor. Araya Karadeniz ve Ege bölgesi türküleri de girince gerçek anlamıyla "yurttan sesler" korosu oluşuyor sonunda.

3. Dağılış - Adagio

Güneş batmaya yüz tutarken, eve dönüş zamanı gelip çatıyor. Yozlaşmanın, bağnazlığın ve sömürünün arttığı bir dönemde Vedat Günyol'un aydınlığını taşıyan insanların, yılda bir kez de olsa bu şölende buluşmaları sıradışı, ama, belki de çevresini kötülükten arındırmak isteyenlere en güzel örnek.

Bir sonraki 19 Mayıs'a değin sürecek olan, hüzünlü ayrılış bölümü başlıyor bu kez: Vapur iskelesine yürüyüş, vapur yolculuğu ve dağılış…

"Hişt, hişt, hişt, hişt…"

Not: Bu yazı "100'e Beş Vardı" adlı kitapta yayınlandı.

12 Mayıs 2008

19 Mayıs'a Doğru Burgazada

Vedat Günyol'u ve Sait Faik'i anıyoruz


Perihan Ergun'un başkanı olduğu Ada Dostları Derneği bu yıl da Sait Faik'i anma etkinlikleri düzenledi. Etkinlikler 18 Mayıs Pazar günü Burgazada'da gerçekleşecek. Etkinlik izlencesini şu linkten edinebilirsiniz:

http://www.adadostlari.com/saitfaikprg08.htm


Son 43 yılda olduğu gibi bu yıl da 19 Mayıs'ta Vedat Günyol dostları Kalpazankaya'da buluşacak.

18 Mayıs Pazar ve 19 Mayıs Pazartesi günü (tatil tarifesi uygulanıyor) Burgazada'ya vapur saatleri şöyle:

Gidiş

Kabataş : 09.00-10.30
Kadıköy : 09.20-10.50
Bostancı: 09.30-10.45

8 Nisan 2008

Zeus’tan Günümüze Adatepe

Edremit'ten batıya doğru giderken, Küçükkuyu'nun girişinde dağa doğru küçük bir köprü var. Bu köprü ile başlayan dağ yolu, 4 kilometrelik bir yolculuktan sonra Zeus Altarı'na (Sunak) ve Ayvacık ilçesine bağlı Adatepe Köyü'ne ulaştırır sizi. Zeus Altarı'na gitmek için çam ağaçlarının arasından 7 yüz metrelik yolu adımlamanız gerekli. Bu yolda yürürken, sol tarafa baktığınızda Adatepe'yi tam karşıdan görebiliyorsunuz.
Sunak, Gargaran tepesinin, Altınoluk'tan Küçükkuyu'ya tüm bölgeyi ayaklarınızın altındaymış gibi görebileceğiniz yerinde yapılmış. Yirmi basamaklı bir merdivenle çıkılan bu sunağın mermer kurban masasında, savaş yengileri için, Zeus'a nice kurbanlar kesilmiş. Homeros'un İlyada'sında Zeus ile "ilk eşi" Hera'nın burada tanıştıklarından söz ediliyor. Sunağın alt kısmında, duvarları taşla örülü bir sarnıç var.
Zeus Altarı'na giriş yolunun hemen yanında bölgenin en eski köyü olan Adatepe Köyü başlıyor, daracık kısa bir yolun sonunda köyün büyük alanı çıkıyor karşınıza. Bu alanın orta yerinde çınarların altında iki çay bahçesi yer alıyor. Ortadaki dev ağacın dibinde, dağdan toplanan otların, kekiklerin satıldığı bir tezgah hep var. Adatepe'nin kekikleri de bir başka, kekikler limon kokuyor burada. Köyün horozları ve kazları dolaşıyor masaların arasında. Ara sokaklara daldığınızda, keçilerin ve tavşanların da sizi pek umursamayarak gezindiklerini görüyorsunuz.
Köyde Rumlar ve Türkler (belki de birlikte) yaşamışlar. Evlerin kapısının avluya açılıp açılmaması evin kimler tarafından yapıldığını belli ediyor. Avluya açılan dış kapısı olan evlerin Türklere ait olduğu söyleniyor. Taş evlerin çoğu iki katlı. Köyün bir de Fatih Sultan Mehmet döneminin Gelibolu Sancak Beyi Zağanos Paşa'nın hanımı tarafından yaptırılan camisi var. Cami köye tepeden bakıyor. Köydeki Hacı Mehmet Ağa Konağı da aynı dönemde yaptırılmış. İki katlı taş evlerden bazılarının giriş katları ahır olarak kullanılmış eskiden. Evlerin arka bahçelerinde sebze fidanları ve meyva ağaçları var. Hem toprak verimli hem de iklim harika. Köylüler, dik dağ yolunun son yıllarda kardan ötürü hiç kapanmadığını söylüyorlar. Köy güneye bakan yamaçta, güneyden gelen ılık hava akımları her zaman yumuşatıyor havayı. Çevre ise yemyeşil ve orman görünümlü. Avcılık da vardır mutlaka. Doğa yürüyüşleri için biçilmiş kaftan.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında yaptırılan Taş Mektep, günümüzde kültür yuvası olma işlevi görüyor. Köyde Hünnaphan ve birkaç butik otel ile Hüseyin Meral Zeytinyağı Evi ve Kültürevi bulunuyor. Bir litre sızma zeytinyağı 3-5 kilo zeytinin sıkılmasıyla elde edilirken 100 kilo zeytinden pres (baskı) yapılmadan elde edilen ilk birkaç litre sızmaya "Zeytin Sütü" deniyor. Sağlığa sayısız yararı olan Zeytin Sütü yalnızca Adatepe'de üretiliyor.
Adatepe'deki harap taş evler, özgün şekillerine sadık kalınarak yenileniyor. Köyde bakımlı evler ile harabeler yanyana. Köydeki tüm yapılar ikinci derece sit alanı, koruma altında. Harap bir evin onarımı için önce özgün şekline uygun onarım projesinin yapılması, ardından da yapım onayının alınması gerekiyor.
Bazı sanatçılar Adatepe'yi seçmişler yaşama mekânı olarak. Adatepe'de herkes birbirini tanıyor, insanlar sevecen. Kaz Dağı'ndaki "altına hücum" bahaneli kazılar bitmezse burada binlerce zeytin ağacı kesilecek, toprak zehirlenecek. Eğer oradaki doğal zenginlikler katledilirse, orada yaşayan insanlar yaşamlarını ve uğraşlarını sürdürebilmek için başka yörelere göç edecekler, Adatepe de "hayalet köy" olacak. İkibin yıllık geçmişi olan Adatepe, zeytin ağaçlarıyla, insanlarıyla, horozlarıyla, keçileriyle, kazlarıyla, tavuklarıyla ve tavşanlarıyla hala yaşıyor. Kaz Dağlarındaki bu güzel ortam korunmalı, katledilmemeli.

(Cumhuriyet Gezi Eki Sayı: 129, 9 Nisan 2008)

3 Nisan 2008

Tiyatro Ödülleri

İzlediğimiz oyunların değerlendirildiği Tiyatro Ödülleri'ni aşağıdaki linklerde görüntüleyebilirsiniz. Diğer ödülleri kazananlar açıklandıkça bu sayfaya ekleyeceğim.

2007-2008

·        Lions ve Direklerarası Seyir Grubu Ödülleri

·        Sadri Alışık Ödülü  adayları

·        Afife Jale Özel Ödüller ve Adaylar

2006-2007

 


27 Mart 2008

VIII Lions - Direklerarası Tiyatro Ödülleri 2008

2007-2008 Değerlendirme Sonuçları:

İSTANBUL







Sanatçının Adı:

Oyun:

Tiyatro/Kurum:

Prodüksiyon


Savaş İkinci Perdede...

İstanbul Devlet Tiy.

Yönetmen

Mehmet Ergen

Şeylerin Şekli

Akbank Sanat

Oyun Yazarı

Sermiyan Midyat

9 Ay Son Gün

Tiyatro Oyunbozan





Performans Ödülleri




Erkek Oyuncu

Mehmet Ali
Kaptanlar

Venedik Taciri

Tiyatro Pera

Kadın Oyuncu

Songül Öden

Kadıncıklar 2007

Sadri Alışık
Tiyatrosu

Yardımcı Erkek

Fatih Koyunoğlu

Albay Kuş

Tiyatro Adam

Yardımcı Kadın

Özlem Türkad

Bernarda Alba'nın
Evi

Şehir Tiyatrosu

Ensemble


Dalga

Donkişot Tiyatro

Küçük Salon Erkek Oy.

İlker Ayrık/Aykut
Taşkın

Uçurtma'nın
Kuyruğu

Müjdat Gezen
Tiyatrosu

Küçük Salon Kadın Oy.

Mine Tugay

Karatavuk

DOT

Komedi Erkek Oyuncu

Bülent Şakrak

39 Basamak

Kent Oyuncuları

Komedi Kadın

Sevtap Çapan

Tekrar Çal Sam

Şehir Tiyatrosu

Komedi Ensemble


Oyunun Oyunu

Yasemin Yalçın
Tiyatrosu

Genç Yetenekler

Didem Başer

Olya

Bizim Tiyatro


Ece Özdikici

Dalga

Donkişot Tiyatro


Enis Arıkan

Kürklü Merkür

DOT


Arda Aydın

Tekrar Çal Sam

Şehir Tiyatrosu


Dilek Aba

Müzikaldeki Hayalet

Tiyatro Kedi





Tasarım Ödülleri




Sahne Tasarımı

Zuhal Soy

Bana Bir Picasso
Gerek

Tiyatro Duru

Kostüm Tasarımı

Canan Göknil

Bayazıt

Şehir Tiyatrosu

Işık Tasarımı

Yüksel Aymaz

Oyunu Bozuyorum

Garajistanbul

Özgün Tiy. Müziği.

Çiğdem Erken

Savaş İkinci
Perdede...

İstanbul Devlet
Tiyatrosu

Efekt Tasarımı




Koreografi

Cihan Yöntem

39 Basamak

Kent Oyuncuları





Özel ödüller




Usta Erkek Oyuncu

Sezai Altekin



Yenilikçi Tiyatro


Tartüf Bey

Tiyatro Tem

Onur Ödülü

Hadi Çaman



Tek Kişilik Prodüksiyon

Dilruba Saatçi

Fikriye ve Latife

Tiyatro Maan

Özgün Oyun Yazımı

Meltem Arıkan

Oyunu Bozuyorum

Garajistanbul

Belgesel Oyun


Sivas'93

Dostlar Tiyatrosu

Sürekli Mükemmeliyet

Tomris İnceer



Tiyatro Broşürü



Garajistanbul

Tiyatroya en çok
önem veren gazete



Cumhuriyet

25 Mart 2008

Lions - Direklerarası Tiyatro Ödülleri Açıklandı

Bir toplumun aydınlanmasında en başta gelen sanat dallarından biri de tiyatrodur. İstanbul’da, yalnızca bu yıl oynanmaya başlayan oyun sayısı 150’ye yaklaştı. Dekoruyla, müziğiyle, danslarıyla, ışığıyla oyunlara emek veren tüm sanatçılar dikkate alındığında tiyatro dalında binlerce insanın çalıştığı ortaya çıkıyor.

Sezonun geri kalan kısmında ödül kazanan oyunların izlenebilmesi için LİONS – DİREKLERARASI TİYATRO ÖDÜLLERİ her yıl mart ayının son haftasında açıklanıyor.

Ödüller bu yıl ilk kez Ankara’da da tüm kategorilerde verildi. Ayrıca İstanbul ve Ankara dışındaki birçok kent Türkiye’de ilk kez bir Tiyatro Ödülleri kapsamında değerlendirildi.

Ödül kazanan tüm sanatçıları kutluyor, başarılarının hep sürmesini diliyorum. Ödüller "iyiyi" değil "en iyiyi" seçmek için veriliyor, bu yıl ödül alamayan ama hepsinde yoğun emek harcandığı bilinen oyunları üreten diğer tiyatro sanatçılarımızı da ayrıca kutluyorum.

Ödüllerin tam listesini aşağıdaki linkte bulabilirsiniz:

http://eydost-tiyatro.azbuz.com/index.jsp

21 Mart 2008

İlhan Selçuk 48 saat sonra salıverildi

Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk Ergenekon davasıyla ilgili olarak bu sabah (21 Mart) Saat 04:30'da gözaltına alındı. yaklaşık 48 saat sonra salıverildi.

17 Mart 2008

Yargıtay Başsavcılığı'nın AKP İddianamesi

Yargıtay Başsavcılığı Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak AKP'nin kapatılmasını istedi. Hem Türkiye'de hem de diğer ülkelerde tartışılan bu iddianamenin tam metnini aşağıdaki linkten indirebilirsiniz. İddianamenin 17 klasör dolusu ekleri ise ne yazık ki dosyada yer almıyor.

Dosyayı İndir

5 Mart 2008

Vedat Günyol 97 Yaşında


Sevgili dostlar,

Vedat bey'in ölümünden 16 ay önce hasta yatağından yazıp benim aracılığımla Cumhuriyet'e ilettiği yazı hala güncelliğini koruyor.

Hergün ve bugün, yani 97. Yaş Gününde Vedat Günyol'u özlemle anıyorum.
Aydın Ergil
http://aydinergil.blogspot.com
http://eydost-tiyatro.azbuz.com
http://eydost-kitap.azbuz.com
aydinergil@gmail.com

(Not: Bu yazidaki turkceye ozgu harfleri gormek icin internet tarayicinizda view/görünüm encoding/karakter kodlamasi olarak UTF-8'i seçmelisiniz.)

Üretmek

Vedat Günyol (Hasta yatağından)

Geçen gün, Cumhuriyet'teki yazısında, Erdal İnönü, geri kalmış ülkelerde, özellikle müslüman ülkelerde bilim üretilmediğini ileri sürüp hayıflanıyordu. Geri kalmış ülkelerde üretim deyince akla ilkten ve sondan laf ebeliği ve çocuk üretmek geliyor. Nitekim, epeyice oluyor, Ampuller paşası, Anadolu'da gerçekleştirdiği seçim kampanyasında, halka, durmadan, "çocuk yapın" diyordu. İşte, her bakımdan geri kalmış ülkelerde üretimin anlamı bu.

Oysa, uygar Avrupa ülkelerinde, üretmek, daha çok, bilim üretmektir. Bilim üretme, sürekli değişim demektir, ama geri kalmış müslüman ülkelerde ise, inanç egemenliği sürüp gitmekte, ve bu alanda değişme diye bir şey yok, sadece inanç ve de törelerin yinelenmesi var. Gençlik günlerimden kalma bir söz dizesi bu duruma iyi bir örnektir: "Bizim çocuk bina okur, döner döner yine okur."

Evet, bilime yüz vermeyen geri ülkeler, çok eskiden kalma inanç ve töreleri yineleyip durmaktadırlar. Onlar için değişim diye bir şey yok. Bin küsür yıldan kalma inanç ve töreleri bina okuyup yineleme aptallığı yüzünden geri kalmaktan kurtulamıyorlar.

Bir Fransız bilim adamına göre "inanç, zavallıların avuntusu, mutlu insanların ise büyük korkusudur". Şimdi elimizi vicdanımıza koyup aklımıza başvuralım: Ne görüyoruz dünyamızda? Bir yanda bilim üreten devletlerin ulaştığı insanca durum, öte yandan bilim üretmiyen, hatta bilime düşman ülkelerin ortaçağ yaşamını sürdürmeleri. Özetle, insanlar erince ancak bilim üreterek varabilir, yoksa günde beş vakit namaz kılmak ve cahil cami hocalarının basma kalıp vaazlarını dinlemekle değil. Ay'a, bilim üretilerek ayak basılabilir, yoksa seccade ile değil.

Avrupa ilerliyor, çünkü, kendisini inanç batağından kurtarmıştır. Bilim, üretme, değişmedir, oysa inanç donup yerinde saymaktır.

Son olarak, Namık Kemal'in bir saptamasına başvuralım. Şair şöyle diyor: "Okuyup yazması artmaya başlayan milletler içinde ilerleme ne kadar artarsa, görenekleri o kadar azalmaya başlar."

İyi mi?

10 Mart 2003

20 Şubat 2008

Vasfi Bingöl'ü Anıyoruz


Taksim'deki Atatürk Erkek Lisesi'nde Yazın öğretmeni olarak tanıdığımız, yazar, aydın insan Vasfi Bingöl'ü, birinci ölüm yıldönümünde saygıyla anıyoruz.

21 Şubat Perşembe, Saat 15:00
Aden Otel (Kadıköy ile Haydarpaşa arasındaki rıhtımda)

17 Şubat 2008

"Oysa, sevdalımız komünisttir"



Başak Ergil'in kitabı konusunda Radikal'de çıkan yazı

1930'lardan Günümüze İngiliz Amerikan Yayın Dünyasında Nâzım Hikmet İmajı, hem içeriği hem de barındırdığı tarihsel belgeler nedeniyle yazın dünyamızda çok önemli bir boşluğu dolduruyor.
Devamı için tıklayın:

http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=7320&ek_tarihi=15/02/2008

13 Şubat 2008

Türbana AB'den Destek

Sözünü ettiğimde kimse inanmıyor: Avrupa Birliği Türbanı destekliyor!...

"Lagendijk: Türban üniversitede serbest olmalı

Avrupa Birliği - Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagandijk; başörtüsünün üniversitelerde serbest olması gerektiğini söyledi.


(NTV
Güncelleme: 09:18 ET 04 Şubat 2008 Pazartesi )

UTRECHT - Türkiye Enstitüsü tarafından Hollanda'nın Utrecht şehrinde düzenlenen "Türkiye'deki demokratikleşme ve modernleşme" konulu konferansta konuşan Lagendijk, İngiltere'yi ve kendi ülkesi Hollanda'yı örnek göstererek, başörtüsü yasağının kalkmasının, Avrupa Birliği ilkeleriyle çelişmediğini vurguladı.

Türkiye Enstitüsü tarafından Hollanda'nın Utrecht şehrinde düzenlenen "Türkiye'deki demokratikleşme ve modernleşme" konulu konferansta konuşan Lagendijk, İngiltere'yi ve kendi ülkesi Hollanda'yı örnek göstererek, başörtüsü yasağının kalkmasının, Avrupa Birliği ilkeleriyle çelişmediğini vurguladı. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu yöndeki çalışmalarını desteklediğini belirten Lagendijk, "İki taraf bir uzlaşma zemini bulup, üniversite öğrencilerinin, ne yapmaları gerektiğini bilecek kadar büyük olduklarını kabul etmeli ve ortamlarını özgürleştirmeliler" dedi. AKP'nin sivil anayasaya girişimine destek verdiğini de aktaran Lagendijk, "Avrupa Parlamentosu'nun büyük çoğunluğu Türkiye'deki yeni anayasa çalışmalarını destekliyor. Türkiye'nin enerji tükettiği birçok ideolojik konu, yeni anayasa ile çözülebilecek" diye konuştu."
Kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/news/434324.asp

Aydın Ergil