19 Mayıs'ta, bir yandan tüm toplum Gençlik ve Spor Bayramını coşkuyla kutlarken, öte yandan Vedat Günyol'un güleryüzlü öğrencileri, dostları, çocukları ve torunları da Burgazada'daki Kalpazankaya'da 40. kez bir araya geldiler.
Vedat Günyol'un, öğrencilerini ilk olarak 1965'te götürdüğü Kalpazankaya'da, o yıldan bu yana, her 19 Mayıs'ta giderek büyüyen bir dost sofrası kurulur oldu. Günyol, "Neden Kalpazankaya gezisi?" sorusunu şöyle yanıtlıyor 2001'de: "Öğretmenliğe ilk adım attığım yerde, tatil olmadan önce geziye çıkarırlardı öğrencileri. Bu benim çok hoşuma gitti. Ben de öğrencilerimi geziye çıkarmayı başlattım. Sait Faik'e olan büyük hayranlığım dolayısıyla gezilerden bir tanesini Burgazadası'nda Kalpazankaya'ya yaptık. Sait Faik'in "Hişt, hişt" öyküsünü anarak, okuyarak, severek oraya gittik."
1. Buluşma - Andante
Vedat Günyol'un öğrencilerini, dostlarını, bir buluşma çağrısı yapılmadan bir araya getiren bu şölen, 19 Mayıs sabahı Bostancı vapur iskelesindeki buluşmayla başlıyor, Ankara'dan ve İsviçre'den gelenler de var öğrencilerin arasında. Vapurdaki söyleşiyi Ada'daki bakkallardan yapılan alış veriş ve Kalpazankaya'ya fayton yolculuğu izliyor. Bir de o yolu yürüyerek kateden grup oluyor mutlaka. Yemyeşil bitkiler ve kır çiçekleri arasında, martı sesleri eşliğinde, yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüş sonrası, önceden gelenlerin cıvıl cıvıl seslerinin yükseldiği, kır gazinosunun girişinde sağdaki erik ağaçlarının altında, yalnızca 19 Mayıs günleri kurulan upuzun masaya kavuşuluyor. Ortada dolaşan çocukların ve gençlerin adları ya Vedat ya da Günyol, ikisi de değilse "Gün" ile başlıyor mutlaka.
2. Dost Sofrası - Allegro
Bu geleneksel sofranın diğerlerinden en önemli farkı, herkesin kendi evinden getirdiği yiyecek ve içecekleri önce, masanın etrafında bulunan, tanıdığı ya da yeni tanıştığı insanlara sunması. Bu masada meslek, sınıf, gelir düzeyi, yaş, ün, görüş farkları bir anlam taşımıyor. Oradaki herkes eşit, bir başka deyişle. Herkes sanki yıllardır birbirini tanıyormuş gibi söyleşiye dalıveriyor.
"Hal hatır" söyleşilerini, kaldırılan ilk kadehler izliyor. Vedat Günyol, ilk kadehler kaldırılırken, "İçmeyen ne olsun?" diye sorar, hemen arkasından da "Benim gibi olsun!" derdi. Rahatsızlığı nedeniyle bu şölene katılamayan, ama yüreğiyle, aklıyla orada olan Vedat Günyol'un yerine, oradakiler söylüyor bu sözü iki yıldır. İlk kadehlerin yudumlanmasından sonra, Vedat Günyol'un her yıl özenle yazdığı ve birkaç tümceyi geçmeyen iletisini okuması gelirdi hep. Son iki yıldır iletiyi öğrencilerinden biri okuyor onun yerine. İşte Vedat Günyol'un bu yılın (2004) 19 Mayıs şölenine katılanlara gönderdiği ileti:
"Sevgili dostlar, küçüğünden büyüğüne kadar,
İki yıl oluyor, Ada'da, 19 Mayıs'da aranıza katılamıyorum, oysa aklım fikrim sizde. Son günlerimin beni yatağa çivilemiş olması karşısında, sizlere sevgilerimi bu birkaç satırla anlatmaktan başka birşey yapamıyorum. Kırk yılı bulan ve gelenek tadındaki bu toplantılardan uzak kalmak benim için büyük bir üzüntü kaynağı, ama, şu da bu da olsa, aklım ve yüreğim hep sizlerle. Toplantıya katılarak, beni türkülerle, yemeklerle, konuşmalarla anımsayacağınızı biliyorum. Bu da, aranızda olamıyorsam da, yüreğinizde, belleğinizde yaşama isteğini sevgi ile inatla sürdürmek için tek çarem.
Hepinizi sevgi ile selamlıyorum."
Bu bölümü, geleneğin bir parçası haline gelen, bağlama eşliğinde türkülü bölüm izliyor. Açılış, Vedat Günyol'un en çok sevdiği "Et koydum tencereye, yar geldi pencereye" türküsü ile yapılıyor, "Karadır kaşların ferman yazdırır, lokman hekim gelse yaram azdırır" türküsü ile sürüyor. Günyol'un yine çok sevdiği Pir Sultan Abdal ve Ruhi Su türküleri söyleniyor ardından. "Pasinler" türküsüyle, türkü söylemek için mutlaka ayağa kalkan öğretmen Vasfi Bingöl (bu yıl toplantıya katılamadı) anılıyor. Araya Karadeniz ve Ege bölgesi türküleri de girince gerçek anlamıyla "yurttan sesler" korosu oluşuyor sonunda.
3. Dağılış - Adagio
Güneş batmaya yüz tutarken, eve dönüş zamanı gelip çatıyor. Yozlaşmanın, bağnazlığın ve sömürünün arttığı bir dönemde Vedat Günyol'un aydınlığını taşıyan insanların, yılda bir kez de olsa bu şölende buluşmaları sıradışı, ama, belki de çevresini kötülükten arındırmak isteyenlere en güzel örnek.
Bir sonraki 19 Mayıs'a değin sürecek olan, hüzünlü ayrılış bölümü başlıyor bu kez: Vapur iskelesine yürüyüş, vapur yolculuğu ve dağılış…
"Hişt, hişt, hişt, hişt…"
Not: Bu yazı "100'e Beş Vardı" adlı kitapta yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder